Bence abartmıyorsunuz yerinizde ben olsam bende korkardım. Bir airbnbyle görüşün evde değilim aynı gün yapılmış falan deyin iptal edebilirler belki ordan.

Sör, günümüz türkiyesinde inanılmaz çok riskli bir iş yapıyorsunuz, bence aldığınız paraya değmez derim. Abartmak bir yana, otel yerine airbnb kullanan özellikle batılı olmayan insanların %80'i otellerde kimlik sorulduğu için kullanıyor. Buradan çıkartın sonucu.

Asla o riske girme yarın seni gazetelerde okumak istemeyiz

Roket adam ne kadar dünyadan bihaber bir cevap yazmışsın. Hayatında airbnb hostu oldun mu?

Ben de hostum ama instant booking kapalı. Böyle şeylerle karşılaşmamak için. Ders olsun ne diyeyim.

Yerinde olsam ben de korkardım, şüphelerin abartılı değil.

Ancak anında rezervasyonu açık bırakıyorsan ve sistem de aynı güne rezervasyon yaptırmaya engel olmuyorsa o konuda itiraz edebilecek pek bir şeyin yok. Demek ki önceden yapmak ya da sana haber vermek zorunda değil.

Bu konuda Airbnb yaptırımı ne olur bilmiyorum ama canından ve huzundan kıymetli değil.

roket adam cidden abartmışsın abi. evime yirmiden fazla kişi gelmiştir. genelde bizim gibi orta direk ülkeler, batı avrupalı artık ülkeye gelmiyor zaten. ama hepsi de tertemiz insanlardı. kimisi fotoğrafçı, kimisi mühendis, kimisi konservatuar öğrencisi. bazılarıyla dışarıda da görüştüm, yiyip içtik. ben de yurtdışına gittiğimde airbnb'de kalıyorum zaten. maalesef konuya çok uzaksın. neyse dersimi aldım zaten, anında rezervasyonu kapattım. üç kişi az gelsin, kafam rahat olsun ama şu adamı ne yapacağıma hala karar veremedim.

airbnb bir çözüm bulamıyor mu? konuştunuz mu?
bir tek onlar halledebilirler gibi duruyor.

3ten basliyayim muhtemelen abartıyorsundur. Zaten instant aciksa adam özellikle onu seçmiştir. Muhtemelen o da evin hazir olmamasını anlayisla karsilayacaktir. siz en iyisi ona eşyalarıni önceden birakabilecegini soyleyin mümkünse.
Eğer ki telefona cevap vermezseniz yani adami eve almazsaniz Airbnb ne yapar bilmiyorum ama adam yorum yazabilir ki bu da ilerde sorun yaratir. Hem adamin da son dakika başka yer bulma sansi olmayabilir. Karsi tarafi da dusunmek lazim. En kötü ihtimalle adami bugünlük alin, eger ki gözünüz kesmezse, karşılıklı anlasarak rezervasyonunu değiştirin.

halledebildiniz mi merak ettim?

ölmedim arkadaşlar adam sadece ağır müslüman ve soğuk biri çıktı. hasta olduğu için aslında gelmeyecekmiş, son anda fikrini değiştirip gelmek istemiş o yüzden böyle bir son gün rezi yapmış (gerçekten de hasta). uçaktan inince neyse ki mesajlarımı gördü, eve geç geldi ben de hazırlığımı yapabildim. o konuyu da halletmiş olduk. bundan sonra anında rezi kapalı tutacağım ama. hem bu gerilimi yaşamamak için, hem de misafir seçebilmek için. bu işi sadece para için yapmıyorum, bir şeyler paylaşabileceğim konuşabileceğim insanlar da arıyorum. hiç kafa olarak bu kadar uzak biri gelmemişti evime daha önce, hala onun gerginliği var hafiften.

Gelmeden en erken kaç gün önceden rez yapabileceğini, minimum kalış süresini falan ayarlardan düzenleyebiliyorsunuz. İnstayı yine açın isterseniz ama bu ayarları biraz kurcalayın derim. Geçmiş olsun.

www.youtube.com

silence of the lambs. judie foster'la anthony hopkins'in ilk görüşmesi.

Biraz daha tiyatral bir sahne düşünürsen, ihtiras tramvayı derim. (bkz: )www.youtube.com

revolutionary road’da çok fazla vardı;

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

www.youtube.com

klarnet çalar gibi söylüyor, sezen aksununun yerinde olsaydım tuvalet terliğiyle döverdim bunu.

b*k gibi afedersin.

150 görüntülenmeyi görünce kapattım, dinlemedim. tanımam demişsiniz ama bariz kendi reklamınızı yapmışsınız.

ulan cover deyince ben de gitarla rock cover'ı yapan çocuk çıkacak falan sandım. tipi görür görmez kapattım kusura bakma.

Neden tıkladım diye ağlamak istiyorum şu an lanet olsun :( 3 saniye tahammül edebildim

sertan sen misin? doğru söyle.

yok soyleyeni gerçekten tanımıyorum :) tipi ofsayt olabilir bir şey demiyorum. diğer sarkılarına da baktım da hep böyle yorumlamıs.

bunların en büyük sebebi instagram. çevremde var ama maruz kalmıyorum pek.

instagramı olan (aktif kullanan) insan mutlu olamaz.

Valla yemek için bir yerde sıra bekleyebilmem için etrafta bir alternatifin olmaması gerek ya da über övülmüş bir yer olmalı onun dışında sira bekleyemem. Denildiği gibi instagram esas sebep. Ben kullanmadığım için bende öyle bir durum gelişmedi. En yakin çevremde de instagram kullanan ve bu kafada olan yok. Birde sırf adı için bir yere para dökme olayını çok saçma buluyorum.

Benim çevrem böyle değil; ben de hiç öyle değilim. Anca 2 ayda bir falan böyle meraktan bir yere gidip bir şeyler yer içerim, çok övüldüyse. Onlar da sıra bekleyeceğim şeyler değil.

Onun dışında "hadi gezmek olsun" diye evden çıktığımı hatırlamıyorum, hafta sonunu dinlenmek için bekliyoruz zaten insan kalabalığında daha da yoramam kendimi.

Benim çevrem kadın ya da erkek olmasından bağımsız olarak böyle. Özellikle iş arkadaşlarım. Hatta erkekler daha çok bu tavırları sergiliyor.

Ben bunu instagrama değil insanların hobisizliğine bağlıyorum. İstanbul insanının hobisizliği nedeni ile vakit geçirdikleri tek aktivite mekan gezmek.

İstanbula ilk taşındığımda farkettim bu durumu, ankarada bu kadar çok mekan alternatifi olmadığı için insanların büyük çoğunluğu vaktini kaliteli değerlendiriyordu, mekan gezmek için değil, muhabbet etmek için arkadaşlarla buluşuyordu, aktivite yapıyordu, hobileri ile ilgileniyordu.
İstanbulda insanların büyük çoğunluğu ya mekan geziyor ya da Haftasonu kaliteli vakit geçirmek için çok meşgul, meşguliyeti ise alışveriş yapmak.

Ben dışarıda harcanan paranın karşılığının alınmadığını düşünüyorum. Buna rağmen o paylaşım yapılacak mantığı çok üzücü. Her şeye yaptığımız gibi yeni açılan mekanı bile 15 günde eskitip yenisinin açılmasını bekliyorlar. Yenisi, yenisi, yenisi açılsın. ilk ben bulayım. Daha açılmamışken içeri gireyim. İlk paylaşımı ben yapayım. Ben buldum burası harika.

yıllardır beklediğim konu nihayet insanların gündemine girmeye başladı, çok mutluyum.

haftasonu kazıklanarak ve şehir trafiği çekerek değerlendiriliyor.

zimbirik insanların hobisizliğinden bahsetmiş, çok haklı.

dostlar alışverişte görsün misali abuk subuk yerlerde abuk subuk şeylere para harcanıyor.

en saçma buldugum ise tarz görünümlü bir kafeye gidip kocaman pasta yiyip kahve içerek bu sağlıksızlığı instagramdan paylaşma görgüsüzlüğü. yenilen kazık da cabası

ayrıca insanlar başkalarına hava atmayı çok seviyor. gezince hayatı yaşadığını zannediyor, halbuki hobisizlik ve zevksizliğini cümle aleme göstermiş oluyor, çok varoşça.

Size şöyle bir örnek vereyim. Samimi üç arkadaştık. Hepimiz evlendik. Çift olarak 6 kişi görüşmeye başladık. Ancak bizim dışımızdaki iki çift aynı sokakta oturuyor, biz çok daha uzak bir yerde.

Öyle zırt pırt görüşemiyorduk biz. Herneyse, bunlar daha da samimi oldular. Beraber tatiller, market alışverişi bile beraber.

Neyse, instagramı bir açıyorum, aynı pozu ilk çiftin kocası, sonra karısı, sonra diğer çiftin kocası, sonra onun karısı paylaşıyor. Timeline'da aynı fotoğrafı 4 kere görüyorduk.

İşi öyle bir noktaya getirdiler ki, biri birine hadi haftasonu edirnede ciğer yiyelim dediğinde bunu yapamayan, bunu yapabilecek maddi durumu olmayan kişi konumuna düşmemek için varlarını yoklarını harcadılar. Mesela beraber tatile gittiler, diğeri senede iki kez tatili karizmatik bir şey olarak düşündüğünden teklif etti, diğerinin parası bile yoktu, eski cep telefonlarını sattığını, kredi çektiğini falan biliyorum o ikinci tatile gitmek için.

Hepsi, "ben ne kadar iyi standartlara sahibim, özgürce yiyip içecek param da var, biz çok elitiz" diyebilme ezikliğinden.

O kişilerle tüm diyaloğu kestik. Hızlarına yetişemezdik :)

Dışarı çıkmak ve sosyalleşmek çok olağan, sıradan şeyler.

Bunun abartılı olarak yapılması, göze sokulmasının nedeni Türkiye’de insanların hafta içi inanılmaz mutsuz olmaları ve o gerçekliklerden kaçmak istemeleri.

Kaçamazlar, kesin bilgi. Dersten çıkıp spora giderken öyle bir geriliyordum ki lanet ediyordum sokağa çıktığıma. Kaldırıma atlayan insanlıktan çıkmış scooter sürücüleri; tacize her dakika hazır erkekler; nefes aldırmayan kaos... (Yer: Kadıköy)

Kaçamazsınız ama yine de o mekanda o birayı için ya hu. Zevk almak için o steril sokaklardaki mekanda bir smoothie bowl ısmarlayın. Bu insanları da eleştirmeyin, nefes almaya; normal yaşamaya çalışıyorlar işte...

herkes ezik, sebebi bu
o instagramdakilerin hepsinin dedesi köyden gelme adamlar.
herkes "ben sınıf atladım"'ı göstermeye çalışıyor
çocukluğunda 1 kere yurtdışına çıkmamış adam, şimdi ucuz biletle lviv'e gidip, abi ortam süperdi diye story atıyor.

Insanlar nefes almaya calisiyor bence de ama ben de etrafimdaki erkeklerde daha cok goruyorum bunu. Insanlar nefes alsin ok de bence herkesin kusmak istemesinin nedeni instagramda yapilan paylasimlar ve herkesin bir mutluluktan oluyoruz havasi. Kimsenin mutsuzlugu bir duygu olarak kabul etmeye tahammulu kalmadi.

hobisizlik ve kaliteli zaman geçirmeyi bilmemek, öğrenmek için çaba harcamamak+1500.

sosyal medya kullanımı, hatta artık bunun için yaşanıyor olması. bir yere gidince aaa güzelmiş arkadaşlarımla paylaşayım onlarda gelir diye değil, paylaşayımda görsünler ne kadar cool yerlere takıldığımı, daha çok hep daha çok like alayım diye bir yere gidilmesi.

kıyas, rekabet, kıskançlık v.b. duygular.

kadın kişisiyim, 4 yıldır prensip olarak avm'ye gitmiyorm. oldum olası sevmezdim ama işte planlar öyle yapılınca falan giderdim bende uyum sağlamak adına. ilk başlarda bizim phoebe iyice kafayı yedi valla diye davranılsada, şu an benim ara sokaklarda bulduğum esnaftan, esnaf lokantalarından ve küçük cafelerden çok mutlu arkadaş çevrem. ha bu durumdan dolayı elenen arkadaşlarımda oldu, zaten sosyal çevre arkadaşlığıydı, takmadım hiç. bir de siz kadınlarla yapamıyoruz demişsiniz ama bu yüzden beni varoş bulan, ya da instagram kullanmıyorum diye kesin bir şey gizliyorsun diyen erkek oldu mesela birkaç defa.

edit: aşağıda birisi nefret falan demişte, nefret ettiğim bir durum yok, kim nasıl mutluysa öyle yaşamalı. bir konu hakkında kendi gözlem veya fikirlerimizi paylaşınca birinden nefret etmiş olmuyoruz.

Cevapları okumadım. Ben gezmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, farklı yiyecekler yemeyi seviyorum. Her hafta böyle bir atraksiyonum oluyor. Ancak Instagram’da hiç fotoğraf paylaşmıyorum bunlarla ilgili. Yani Instagram’a atmak için değil, sevdiğim için geziyorum.

bunlara görüntü alıp paylaşım yapmayı yasakla, en az üçte ikisi hiçbir yere gitmez. ayrıca istanbul'da şu nüfus yoğunluğunda kitlelerin tersine değil, kitlelerle beraber hareket eden bariz ameledir. o trafiği çekerken, sikindirik bir masaya oturmak için sıra beklerken, dip dibe yiyip içerken rahatsız hissetmemenin başka bir açıklaması olamaz.

Diger duyuruya yazdigim sebeoler bunun için de gecerli, ayni sebepten diyorum. Yazmaya usendim tekrar.
Yine ornek verecrk olursam hayat standardi dusuk ulkelerin kizlariyla date'e çıktığın zaman ozellikle sasali restoranlara ve cafelere gitmek istemeleri de bu soylediklerimi dogruluyor. Deneyimleyenler vardir aranızda da. Genel yasam standardi ne kadar dusukse boyle seylere o kadar hevesli meraklo oluyor insanlar.
Fakir ulkelerin baskentlerinde sehir merkezlerinde ulke ortalamasina fark atan pahalilikta restoran cafeler olmasi da bu egilimin bir sonucu. Genel standart dusukse, onun ustune ciktigini kendine hissettirmek icin surekli zorluyorsun.

Abi kafayı yediniz herhalde. İnsanlardan bu kadar nefret etmeyin ya. Kendi hayatınız mutsuz geçiyor diye mi yapıyorsunuz bunu anlamıyorum. Yıllar önce cep telefonu kullananlara bu tepki veriliyordu. Şimdi instagram kullananlara gelmiş sıra :D

Dalganıza baksanıza, bu kadar nefretle vallahi hasta olursunuz, saçlarınız dökülür la. başka duyuruda instagram'a tepki, burada gezmeye tepki. Adam çıkmasın mı dışarı, insan bi daralıyor bira içesi geliyor, farklı insan göresi geliyor. Sürekli evde oturup dışarı çıkanlara nefret mi kussun napsın? Çıkınca da adet oldu bu artık abi işte, hikaye atılıyor. 5 saniyelik hikaye lan, basıp geçiyorsun işte. nefretlik bi durum yok. Kimisi gezmeyi tozmayı seviyor, hikaye atsın atmasın farketmez.

lviv e gitmek bile suç olmuş :D Ucuzaq niye gitmesin adam? Avrupalılara beni ülkenize alın diye yalvarıp, üzerine bir de bilmemkaç euro vize parası verene kadar gitmesi kolay, gelmesi kolay kasmayan ülkeye gidiyor işte. Adam orada iyi para harcıyor, avrupa'ya gidip parası yetmedi diye 30 kişinin koğuş mantığıyla kaldığı hostellerde sürüneceğine o paraya krallar gibi ev tutup takılıyor işte.

instagram, feysbuk vs. yalnizca aractir, aygittir.

sizin gozleminiz, bu durumu yakin zamanda kitlesel bir vaziyet olarak, kalabaliklarla duymsamanizla meydana geliyor. kalabaliklarin golgeli suretli taklitli karikaturlu, komiklesen, taklit edileni unutturan kuru gurultusunden rahatsiz oluyorsunuz.

malumunuz (bkz: yuppie )diye bir kavram var. 80'lerden sonra neo-liberal donusumlerle ve yozlasmayla birlikte neredeyse ussel (eksponensiyal) olarak kitlede yayilan davranislar, dusunceler bunlar.

bugun universiteden mezun olanlar kendini beyaz yakali dedigimiz (yuppi'lige iliskin diger bir tabir) siniflandirmanin, yasam bicimin icine dahil olmak uzere hazirliyor. bu kitlenin kendi icinde makbul, takdir edilen, kucumsenen, azimsanan, hakir gorulen dusunus kaliplari, davranis kaliplari, akimlari var. hayatlarinin ozunde bu gordugunuz "geziyorum imajlari", "leziz yemek yiyorum imajlari", "kaliteli(?) yasiyorum imajlari", "kaliteli(?) bir beserim imajlari" kok saliyor. kendilerini bunlarla oyaliyorlar.

farkli bir bakis acisina da suradan ulasabilirsiniz:
politikaakademisi.org
not: zamaninda emrah goker de iliskili kavramlari, tipolojiyi eksisozluk'te vesair sosyal medya mecrasinda epeyce irdelemisti, ama silmis galiba onlari.

dolar kesin 7'ye cikacak olsaydi simdiden cikardi zaten. amma velakin bilmiyorum.

hep bu yönde bir söylenti var. parası olan dolara yüklenecek gibi bakalım neler olacak

dolar hic bi zaman uzun vadede kaybettirnedi
uzun vadeden kastim en az 1 sene

Ortada bence bir ikilem var. Seçimden sonra IMF veya kredi çekecek bir kaynak bulursa hükümet doların ateşini alır. Yok bu olmazsa ucu açık doların, önünü kimse alamaz.
Ekonomist değilim, dışardan bakan orta direğim.

paranı tl'de tuttuğun her gün kaybediyorsun. dolar, euro, altın, hiçbiri uzun vadede üzmez. ben yıllardır elime geçen 300 lirayı bile ya altına ya dolara gömüyorum henüz pişman olmadım.

Dolar al geç seçim sonrasında bir miktar düşüş bile olabilir fakat sonraki bir ayda dolar artmaya baslayacak uzun vadede kesin çözüm dolar almak

bu soru benim de kafamı kurcalıyor ama bir türlü karar veremedim.

geçen sene halkla işi biten hükümetin halka ne yaptığını gördük, yine aynısının olma ihtimali yüksek. akp kendi menfaati olmaksızın halkın yararına şimdiye kadar tek bi adım atmadı. kendi menfaatleri için hangisi daha cazip gelirse ülke o yöne gidecek.

ikisini de yapabilirsin, ticaretine güveniyorsan parayı dolar yap bankaya yatır, sonra ucuza nakit karşılıklı kredi çek işini kur. hem oradan kazan hem de dolardan.

böl.
yani yüzde 30 dolar altın tl borsa gibi

Evet o zaman ayri.

bu gün her zaman bitişik yazılır diye biliyorum ben. this day için de bugün yazılır.

Bence de ayrı yazılır, bugün ile gün farklı kelimeler gibi düşünmek lazım. Ama içinde bulunduğumuz gün dışında bir güne bu demek bana biraz düşük geldi, şu gün kulağa daha iyi geliyor

Kadınlar günü.... bu gün sanayi devrimi sonrasında... diye devam eden cümle. Ayrı yazılması daha mantıklı geldi.

Ya loto falan kazandığını düşlesene bak bakalım oluyor mu? :)

@helena arkadaşım o potansiyel var bende. Bu gidişle onu da yaparım. :(
Tam olarak loto olmasa da o şekilde bı şeyler yapmisligim var. Kafayı yiyeceğim.

Bak, bunu bir lütuf olarak düşün o halde. Olumlu taraflarına odaklan, bu sana bir hediye yani senin kontrolünde olmalı. Zihninde lütufu ayrı bir odaya kapat. Aklından ayır. Gündelik hayatından ayır. Denemek için zihninde sakladığın odaya git ve kullan. Kullandığında kapıyı geri kapat. Ve bırak orada kalsın sen tekrar uğrayana dek.

iyiyi çekiyorsun demek ki, iyi düşün ki iyi olsun derler ya, sende gerçekleşiyor demek ki ne güzel. hep iyi olumlu ve güzel şeyler düşün :)

Bunu dile getirdin ya bütün büyü kaçtı artık istesende olmaz.

özel gücün falan yok sakin ol, normal sıradan bir insansın.

@candide yalnızca iyi şeyler değil her şeyi çekiyorum:)

@sirgawain özel güç olsaydı keşke lanet gibi. Psikolojimi bozuyor. İyi şeyler yanında kötü şeyleri de çekiyorum.

@ıcedFlames ayy keşke bozulsa.
Bıktım usandım. İyi şeyler olsa iyi de kötüler de oluyor maalesef.

@üğpoıuy hayır hayır o örnek.
Keşke öyle olsa. Aklımdan ne geçiyorsa mutlaka yaşıyorum onu. Çok sinir bozucu.

bütün bu bahsettiğin şeylerden konuşuyoruz.
bazen iş de konuşuyoruz. temel bir konumuz yok. hepsi eşit diyebilirim. sanata en az değiniyoruzdur ama.

ekip halinde çıkarsak masa başından hiç kalkmamış gibi iş gündemine devam ediyoruz. tek gidince kafa rahat ve genelde tek giderim.

Sırasıyla iş, aile, spor.
sanat sıfıra yakın

İşimiz ve ortamımız gereği nerdy ve geeky şeylerin muhabbeti oluyor. Bilgisayar oyunları, Harry Potter, 9gag esprileri vb.

small talk; siyaset asla, hava, spor, haftasonu aktivitesi, alışveriş

hepsi

hemen hemen her şeyden konuşuyoruz. çenesi düşük bir ekibiz.

gündemde ne varsa o. biri bir konu aciyor, sonra herkes o konuda konusuyor. bu siyasi gündem de olabiliyor (bir siyasetci söyle demis, böyle yapmis), kisisel gündem de (aile, cocuk, tatil plani), etkinlik/sanat da (sinemaya su film gelmis izlediniz mi, surda yemek yedik, bu diziye basladim, surda x sergisi varmis beraber gidelim mi, oscar'i izlediniz mi), is yeri dedikodusu da (gelirken sunla karsilastim, haftasonu bunu gördüm, su emekli oluyomus, bu dogum iznine ayrilmis) vs.
es gectigimiz konu olmadigi gibi agirlik verdigimiz bir konu da yok.

genelde dışarıda da görüştüğüm arkadaşlar. çoğunu uzun zamandır tanıyorum. o yüzen her şeyi konuşuyoruz.

Eski iş arkadaşım öğle yemeğinde iş konuşanlara gıcık olurdu. Laf sokup konuyu değiştirirdi. Ben de şimdi öyle alıştım iş konuşana laf sokuyorum direkt.

Gündem, dizi, film, boş geyik.

mavi yeşil turuncu

artık 3 tanesi içinde kararsız kabilirsin.

renkler çok renkli :D gözlerim yoruldu

başka hiçç seçeneğim yok ve mecburen bunlardan birini alsaydım, yeşil ya da siyahı alırdım

yeşil ; sağlıklı sebze meyveyi çağrıştırdı
siyah; aslında siyah da güzel değil ama siyah işte, her durumda tercih edilesi bi tık yukarıda

yeşil

Bende turuncusu var, seffaf olmadikca ne renk oldugu pek muhim gibi degil. Turuncu da asiri siritmiyo

yeşil

yeşil ya da siyah

Siyahla yesil guzel. Aslinda mavi guzel olurdu ama goz yorucu bir mavi tonu secmisler.

oy çokluğuyla yeşil alınmıştır. teşekkür ederim <3

siyah

kırmızı ya da siyah

siyah

yeşil çünkü yapacağın malzemeler yakın bir renk :) sebze meyve için

yeşil veya siyah

siyah iyiymiş. yedek olarak onu da al bence.

kullanmıyorum. türkiye'de kullanmana da gerek yok zaten.

Ücretsiz Google Cloud 1 yıllık hesabına OpenVPN kuruyorum.

torrentle yüzlerce film indirdim hiçbir problem olmadı. türkiye'de rahatsın. avustralya'da indirmedim ama en azından bi 150 film izlemişimdir bulunduğum sürede, internetten izlediğinde yine bir problem olmuyor. indirmeyi bilmiyorum.

vpn'e gerek yok. utorrent'i vpn'siz kullanıyorum.

Opera vpn

türkiye'de bunun için bir yasa yok, o yüzden kullanmana da gerek yok.

bir ara yasa çıkacak diye bir söylenti oldu ama hala bir hareket yok öyle geçti gitti.

tüm dünyada olan yasanın türkiyede çıkma ihtimali üzerine ekşiciler "türkiyeden siktir olup gitme" geyiği falan yapmıştı ona çok gülmüştüm. oysa şu an burası korsan konusunda en rahat birkaç ülkeden biri. almanya'da göz açtırmıyorlar adama anında evine kağıt geliyor diğer birçok ülkede de öyle vpnsiz torrent falan kullanmak hayal.

cloudflare dns

betternet. Memnunum.

Türkiye'de gerek yok. Avrupa'da ise indirirsen sadece problem olmuyor. Ama dağıtım yapmak, paylaşmak suç.

kullanmıyoruz

+1

sayko film severler derneği

internete, dvd'ye baskı vb. için biraz daha para alıyorlardır. Yine de zarar eder tabii.

Fransızları küçümsemeyin. Sanat için, maddi olarak batsa bile sanatçıları destekleyen bir zümre var oralarda. Benim çok sevdiğim Jodorowsky de öyle film yapıyor, mesela geçenlerde Paul Verhoeven "Elle" filmini ABD'de çekemiyor diye Fransızca öğrenip Fransa'da çekti. ABD'de bütçe vermiyorlar verseler de o şekilde çekmesine izin vermiyorlar, fransa'da daha rahat çekebiliyor. gibi gibi.

fransa hükümeti destekliyor. bir de adam manyak galiba uğraşmak istemeyip veriyorlar.

adam doğuştan zengin. hükümet desteği falan var ama kurtarmıyor yani büyük batıyor filmleri. ama işte baba parası var, kendisinin de başka yatırımları mevcut olabilir (tahmin sadece), böyle zengin ailelerin networkleri de 10 numara olur onun da çok faydasını görmüştür isim de yaptı ki zaten ailesinin networkü de ileriye götürmüştür fersah fersah. bi de tabi parayı çok önemsemiyor kişilik olarak ama evini satıp bir orta sınıf apartmanında kiraya çıkmak seviyesine gelicek olsa önemser o kadar da değil, yukarda bahsettiğim faktörlerle bir şekilde zengin kalmaya devam ediyor demek ki.

@duygusuzromantik siz bu konuyla (dolaylı veya doğrudan) ilgili bi sektörde çalışıyorsunuz veya sağda solda bi şeyler duymuşsunuz ama gaspar noe konusunun dediklerinizle alakası yok. 16m $ bütçeli filminin dünya çapında yaptığı gişe 750k $. pro.imdb.com şahsen bu konuyla ilgili az çok okumuş biri olarak batan/çıkan filmlerden bahsederken hiç böyle bir vergi dolandırıcılığı yanından bahseden görmediğim için dediğinizin hollywood'dan bollywood'a işleyen bi sistem olduğundan şüpheliyim ama %100 doğru bile olsa bu seviyede bi farkta sebep bu olamaz, fransa'daki vergi müfettişlerinin 1 gram zekası varsa ciddi soruşturmalar açılır. 1m bütçeye 750k gişe gözükse belki ama bu örnekte gişe/bütçe oranı yaklaşık 1/21.

açılın sektörden geldim.

gişe kazancı filmlerin gelirinin çok küçük bir kısmı olabilir. bu vasat filmler için normaldir. dvd satışından para alır, televizyonlarda yayın başına para alır, tüm dünyada kaç tv kanalı var? yayınlanan her tv kanalından her yayın başına para alır, havayollarından alır, en çok da platformlardan (digiturk, netflix, hulu, tivibu) alır. bahsettiğinizin çok benzeri, 10 milyon tl maliyetli bir türk filmi gişede 500k tl çıkarttı ama 2 sene sonunda kar etti.

box office bir filmin tek geliri kaynağı değil. şimdi kâr edememiş olsa da uzun vadede eder, en kötü kafa kafaya getirir. no name bir yönetmenden bahsetmiyoruz sonuçta, bugün bile hala irreversible'dan para kazanıyordur muhtemelen. ayrıca adamın ailesi zengin +1

iyi bir dayıyım şimdilik bu kadar yeter gibime geliyor. 30 yaşındayım şu anda çocuk sahibi olmayı ara ara düşünüyorum. sonra uzun süren bu sorumluluk gözümü korkutuyor açıkçası.

Kendimi baba olarak düşünüyorum tabi. Geç bile kaldım. İyi bir baba olacağıma eminim. Çocuklarla aram iyidir zaten. Ayrıca sorumluluk sahibi biriyim. Bir saniye bile yanından ayrılmazdım çocuğum olsaydı.

no, no, no, nooooo...

Kendimi baba olarak düşünsem de yeterli olup olamayacağımdan emin değilim. Bir çocuğu yetiştirmek, ona karakter kazandırmak zor iş.

İyi olmasa da ortalama bir baba olurum. Biraz çabuk sıkılır ve tahammülsüzüm. Bunlar da zamanla biraz daha törpülenirse bikaç sene içinde mis gibi baba olurum.

Benden cok iyi baba olur ancak ben cocuk yapmam. Hem ugrasmaktan nefret ederim hem de 7 milyar insanin oldugu dunyaya bir insan daha getirmek son derece anlamsiz geliyor. Soyum devam etsin mantigi da sacma, sanki bana ust insaniz her birimiz. Hepimiz insaniz birimizin digerinden ozel bir yani yokki.

sorumluluklarına aşırı bağlı bir adamım, çocuğum olsa mis gibi bakacağımdan şüphem yok ama mutlu olur muyum ondan emin olamıyorum. çocuk sevgim de fazla yok zaten. görev bilinciyle gönülsüz babalık yapacağıma hiç yapmam daha iyi.

bos gezenin bos ustasi +1

yalnız böyle böyle idiocracy filmi olcaz galiba

"düşününce" çok güzel bir fikir gibi geliyor bana. önünde sonunda baba olmak isterim sanırım, yani 50-55 yaşıma geldiğimde birkaç çeşit AŞK MEYVESİ oluşturmuş olmayı dilerim eşimle birlikte ama gerçek hayat "düşünce"den ibaret değil maalesef.

1) bir kadınla evlenip de 15-20 sene birlikte yaşayabileceğimi, herhangi bir insanın hayatını benimle geçirmek isteyeceğini düşünmüyorum. bu kaygı ve çekimserlik varken çocuk sahibi olmak çok zor, rahat hissedemem.

2) sorumsuz ve bencil bir insanım. yine düşünce olarak akşam oğlumu/kızımı okulundan almak, 5 yaş zekasıyla apır sapır konuşmalarını dinlemek, akşam aynı sofrada oturup yemek yemek, ona bir şeyler öğretebilmek vs. acayip tatlı geliyor ama bunun gerektireceği efor ve bunların karşılığında vazgeçmem gerekecek şeyler var. ben eşiyle ve çocuğuyla ilgilenmeyip sığır gibi maç izleyen bir baba olmak istemiyorum. o yüzden maç izlemeyi tercih ederim herhalde, çocuğu hiç yapmayıp.

3) hiçbirimiz mükemmel değiliz; hiçbirimizin anası ya da babası muhteşem değildi ama sonuç olarak büyük oranda sağlıklı ve normal büyüdük... gelgelelim, ben kendimi insan yetiştirecek ve ona yol gösterecek ölçüde nitelikli/sorumluluk sahibi/sabırlı vs. görmüyorum. dünyanın en tatlı insanı olmayı denesem bile çocuğum benim kadar agresif, sayko, tuhaf birinin evladı olarak büyüdüğünde sorun yaşayabilir. belki beni çok sever ama kendisi manyak olur. bilmiyorum.

***

iyi baba olmak çok göreceli bi' şey. ben babamla en son ne zaman vakit geçirdiğimi hatırlamıyorum. çocukluk hatıram dahi yok doğru dürüst. öte yandan büyüdüğümde anladım: babam çoğu babadan daha iyiymiş. belki duygusal olarak pek yakınlık göstermemiş, ilgilenmemiş ama yine de bizi hiç "bırakmamış". ne eve sarhoş geldi, ne anneme veya bize bir fiske vurdu. pek ilgilenmezdi ama orada olduğunu bilirdim yani, harçlık isteyince de veriyordu adam. şimdi başka birisi için "tırt" olabilir bu adam ama benim bir tane babam var ve karşılaştırabileceğim başka birisi olmadı. o yüzden benim için iyi.

ben de kendi babam gibi; sanırım bazı yönlerden gayet iyi, bazı yönlerden ise tırt bir adam olurdum. oğlum/kızım belki sakin, şiddetten uzak, düzgün bir çevrede büyürdü ama birlikte sık vakit geçirmezdik. o da benim için "babam iyi ve güzel adamdı ama kendi dünyasında yaşardı" derdi. bilemem. büyük sorumluluk bunlar. ben şimdilik istemiyorum. 10 sene daha da istemem herhalde.

Hic istemiyorum. Cok istersem evlat edinirim

1. Ulkede durum kotu. Anne ve babanin etkisi sinirli. Arkadas ortami onemli.

2. Ekonomi kotu. Egitim kalitesi bozuluyor. Hangi okula gidecek bu cocuk. Iyi okullar yilda 60 bin lira olmus. Param yok.

3. Bu cocuga iyi bir gelecek nasil sunucam?

AB'de ya da benzer insani gelismislikte bir ulkede yasasam dusunurdum.

3 yildir babayim. Hem de kiz babasi. Soyle söyleyeyim, onsuz gecen gunlerim, senelerim copmus.

Fazla düşünmeye gerek yok. Imkani olan beklemesin. Sonra olunca gec kaldiginiz günler icin kendinize kizarsiniz.

cocuklarla aram iyi, seviyorum. uygun zaman, yer ve sartlar olustugunda cocuk yapmayi dusunuyorum. partnerim kabul ederse 2 ya da 4 tane cocuk bence tam uygun. hatta ustune evlat da edinmek istiyorum. tabii cocuklarin bir suru sorumlulugu var, ancak ben sorumluluk almayi seviyorum. hem bunlar tatli sorumluklar.
mevlam kayira saldim cayira mantigi ile degil; elimden geldigince duzgun insanlar yetistirecegim. bunu yapamayacaksam cocuk da yapmam.
her erkek bence baba olma duygusunu yasamali. ve evet bence benden iyi bir baba olur. ama simdi ne yeri ne zamani ne de sartlar uygun. bu yuzden bu cocuk konusunu donduruyorum.

Bir de boyle mutlaka yap mukemmel bir sey diyenler falan var ya, onlar yaptik bir hata bari bir ise yarasin diye kendilerini kandiriyorlar:p
evlilik de ayni nane, yaptik bir hata bari sevelim de hayat zindan olmasin mantigiyla devam ediyor insanlar yasamaya. evet ben dahil. evlenmeyin olm. iskandinav kari aldim elf gibi guzel, melek gibi iyi huylu yine de evlilik boktan bir muessese kisilerden bagimsiz olarak bir insanla yasama eylemi bir sure sonra insani yoruyor.

Şimdi burada "böyle kötü bir dünyaya çocuk getirmem", "sorumluluk gözümü korkutuyor", "çocuk sevgim yok, gönülsüz babalık yaparım" gibi yazıları okuyunca neler kaçırdığınızı düşünüp sizin için üzülüyorum.

35'ime doğru baba oldum. Yolun yarısı. Hayatımı eşim ve oğlumdan öncesi ve sonrası olarak ikiye ayırabilirim. "Baba olunca anlarsınız" gibi klişelere girmek istemiyorum ama gerçekten benim tarif edemeyeceğim, sizin de yaşamadan anlayamayacağınız bir duygu.

hatunun biraz pushlaması lazım. yoksa bakımı eğitimi kişiliği yetişeceği yer falan insan düşünürse kafayı yer

Yeğenim var fazlasına gerek görmüyorum.

iyi bir baba olur muyum bilemiyorum ama en geç 3 sene içinde baba olmak istiyorum.

Şu an aklımın azıcık bile ucundan geçmiyor. Ama eğer maslow hiyerarşisinde bir şeyleri basarirsam ya da 10 yıllık hedefleri yoluna koyabilirsem belki. Ama şu an bir aksilik olmadığı sürece plan dahilinde değil.

Korunun

Son zamanlarda şu işleri yoluna koyup yapmak lazım artık demiyor değilim... Fakat anneside olması lazım onu nasıl seçicem bilmiyorum işte... zor yani...

35'den once yapmayi dusunuyordum ve yaptim. pisman degilim ama tahmin ettigimden zor bir is, ozellikle hanim cok cocuk seven bir tip degil ise. ciddi enerji istiyor, isten geliyorsun evde seni full enerji bekleyen bir canavar var. 40'li yaslarda bebek sahibi olanlara kolay gelsin diyorum.


eger dusunuyorsaniz vakit kaybetmeden yapmak lazim bir tane. bir tanesinin masraflarina bakarsak 2. cocuk buyuk kulfet olur buyuk ihtimal. bu devirde 3 yapana helal olsun derim. 3 ustu ise delilik bence.

Hem çocukları çok sevdiğimden, üstüne ona güzel bir hayat sunmakla ilgili sorumlulukları hakkıyla yerine getireceğime dair inancımdan dolayı bana çok yakın ve güzel bir fikir olarak geliyor. İyi bir baba olacağıma inancım sonsuz. Hatta 20.000+ gelirim olsa kalabalık bir ailem olsun isterdim. 4-5 çocuğun sevgiyle ve iyi eğitimle büyüyüp hayata karıştığı güzel bir yuva.

İyi baba olurum mecbur kalırsam, ama şu an en son istediğim şey çocuk sahibi olup tüm hayatımı çöpe atmak.

Cocuk yapmanin en bencil secimlerden bir tanesi oldugunu dusunuyorum. Dunyaya getirdiginiz varlik bunu secemiyor ve sizin haz aldiginiz seyi aslinda o deneyimleyemiyor. Dolayisiyla tamamen tek tarafli bir eylem ve haz soz konusu. Ayrica herkesi tamamlayan sey farklidir. Turkiye'de insanlar kendilerini tanimadan is evlilik cocuk ucgenine atladiklari icin bu sekilde tamamlandiklarini saniyorlar. Ebeveynlik herkes icin ayni hazzi vermez ve kendini taniyarak ebeveyn olmamayi secen insanlar onlar icin cocuk sahibi olmaktan cok daha tatmin edici mutluluklar baglar yasiyorlar. Turkiyede bu soyledigimi algilayabilen insan sayisi o kadar az ki, klise cevap olunca anlarsin. Benim icin beni tamamlayan deneyim bambaska seyler ve dunyada gercekten yeterince insan olmasi ve aslinda anne baba olmanin tamamen bencillik sonucu olan bir durum olmasi gayet yeterli sebepler. Zira gercekten ebeveyn olmaksa buradaki amac bencil olmayan biri once evlat edinmeyi dusunur. Ama gordugumuz ornekler ve ebeveynligin klise savunuculari hep essiz genleriyle yeni bir beden yaratmak isteyen 'fedakar' ebeveynler oluyor.

Babayim zaten. Dunyada binlerce yildir insanlar anne-baba oluyor. Ilk defa bizim basimiza gelecekmis gibi felsefesini kasmaya gerek yok.Cok guzel bir sey.

tamamını geri alıyor olmanız lazım

evet öyle. rezervasyondan sonra 2 gün içinde iptal ederseniz hizmet bedelini de geri alabiliyorsunuz.

ergenlik + narsisizm + ortalama zeka

küçük yaşta gelen büyük şan şöhret para nedeniyle nerede nasıl davranacağını nasıl konuşacağını tam olarak bilmiyor sadece o kadar. yıldız tilbe çeşitli sıkıntılar çekmiş o nedenle ruh hali çok iyi olmayan bir kadın. ayrıca içinden geldiği gibi davranan doğal bir insan. ikisi bağımsız birbirinden yani.

@candide + 1

Yildiz Tilbe'nin somut olarak yasadigi sorunlari vardi en azindan. Bu kizin böyle sebepleri de yok.
Ergen ünlüsü iste.

vodafone red tarifelerine bakabilirsin.

vofadone freezone

1000 dk
8 gb internet

30 tl

Ay sonu tarifem bitiyor. TT geçen sene özel teklif yapmıştı. Prime olmayan tarifede, 1000dk+1000sms+10gb 32tl ödüyordum.

Buna geçeceğim;
www.turktelekomprime.com

1000 dk
1000 sms
10 gb

turk telekom
40 lira

ben olsam vodafone red bakardım.

1500 dk
1000 sms
10 gb

40 tl
pttcell

nemo problemo, kullandığın tarifenin adı ne acaba?

değiştirmemeni öneririm. başka bir sebep yoksa tabi. tarifen iyi görünüyor.

e ben de bunu kullanıyorum tek fark internet 5 değil 6 gb. niye değiştiriyorsun fıstık gibi tarife?

Eheh der gecerdim.

2. seçenek

bunlar eğitilmezdir.

Akrabalarla iletisim kurmak zorunda degiliz. Ben de iki kelime ederim. Hatta sakayla karisik ben onlari bile gectim gavurlukta derim.

yani bir bakima bu fikre sahip olan insanlar da icine dogduklari kulturun kurbani. kizmak yerine uzulurdum ama cok da uzun surmezdi

Faydamin dokunabilecegi genc akrabalarimla iletisimi kesmem ama bu tip yasli tayfayi ciddiye almiyorum ben. Elimden geldigince görmezden geliyorum.

ona tanzimat fermanını hatırlat. Artık gavura gavur denmeyecekmiş de.

sen de aynı düzeyde onunla şakalaş. az bucuk kafasi calisiyorsa anlar niyetinu. yok anlamaz bozulursa saka yaptik be amcaaaaa diye üste cikarsin

Samimiyetsiz olduğu çok belli olan bir gülüş takınırım ve "he amca he" derim. Bunlar iflah olmaz.

hic sallama, haklisin amca de gec...

@stavro ya neden tik yok? o da asagida digerlerinin dedigini demis iste

kendimin duyurusu zanettim ondan:D

Almıyorlar ama deliyorlar. O şekilde kullanılır sanırım

delinmis kimlik gecersiz sayilir. normal sartlarda(kanunlar/kurallar vs) kullanamazsin. gorevlinin iyi niyetine gelirsen goz yumabilir. ehliyetin varsa ehliyet de kimlik yerine geciyor.

istanbul'da randevu çıkıyo artık ya. şimdi beyoğlu için baktım. yarına tüm saatlere randevu var.

Geçici kimlik belgesi verip, kimliğinizi deliyorlar.

bu ay önce kimliği, sonra ehliyeti yenilettim. ikisinde de tüm istanbul'da aynı güne bile randevu alabiliyordun.

geçici belge veriyorlar kimlik yerine geçen.

kimlik kartınız delinerek kullanılamaz ve geçersiz hale getiriliyor. Size bu kimlik kartınızı (tabi artık o bir kimlik kartı değil, kağıt parçası. Hatta anında yoketmeniz gereken, size ait çok önemli nüfus bilgilerinin olduğu ve güvenlik açığı oluşturan bir kağıt parçası. Niye görevli tarafından anında yokedilmiyor da geri veriliyor anlayabilmiş değilim, tahminim -özellikle olası bir kötü/adli durumda- bunun sorumluluğunun görevli/nüfus idaresi/devlet üzerine yüklenilmemesinin istenmesi.), yeni gelecek kimlik kartınız ile kullanacağınız PIN şifrenizin olduğu zarfı, fotoğraf ve imza attığınız küçük kağıdı ve A4 sayfa boyutundaki "GEÇİCİ KİMLİK BELGENİZİ" veriyorlar.

Yasal olarak yeni kimliğiniz gelene kadar geçerli olan kimliğiniz bu A4 boyutundaki geçici kimlik belgeniz; yanınızda bunu taşımanız gerekiyor yenisini edinesiye kadar. Kimlik gösterirken de onu kullanmalısınız.

Eski kimliğinizi unutun ve yok edin!

Belki soruyla alakasız olacak ama cumartesi günleri de çalışıyor nüfus müdürlükleri

Ben beş dakika sonrasına randevu aldım.

Geçici kimlik belgesi verdiler. Eskisini deldiler.

Incendies

Biutiful

Benim en çok ağladığım filmlerden ilk aklima gelenler:
Yeşil yol
Sarhoş atlar zamanı
Soraya' yı taşlamak
Mor yıllar
Cennetin rengi

Manchester by the sea

Oldboy
(İzledikten sonra hayat anlamsız gelebilir)

Incendies çok fenadır tır çarpmışa dönersin bilgin olsun.

eşkıya

@all bunların hepsini izlemiştim halbuki

Murder in the first?
Konu siradan ama isleyiş ve oyunculuk çok iyi.

Jacob’s ladder
Mystic river
Gran torino
The road
Umut (Yılmaz Güney)
Sürü
Yol

intouchables
hachiko
shindler’s list

An American Crime

oslo 31 august

hell or high water

Gemide

Masumiyet

Empire of the sun

21 grams
Amores perros

requiem for a dream

21 grams
Masumiyet - 1997

tabutta rövaşata.

Dünyanın orta yerinde aşk için ağlıyorum dram filmdir

dear zachary a letter to a son about his father

çok fena. çok.

aşırı bilindik requiem for a dream'leri falan geçersek:
lilja 4-ever
christiane f.
rosetta
heaven knows what ilk aklıma gelenler.

beni ağlatabilen çok film yok sanırım ya. bunlar beni ağlatmadı ama en ağlağından vıcık vıcık dram hepsi. gerçi höstsonaten'deki monolog hariç beni ağlatabilen film sahnesi de yok hatırladığım kadarıyla.

bunlar haricinde gaspar noe filmleri var her biri bana travma yaşattı diyebileceğim, izlediğimde günlerce etkisinden çıkamadığım. millet utanmadan porno diye tanımlıyorduysa da love, izleyiciyi depresyona sokabilme ihtimali olan bir film. popüler gerçi, iyi ki popüler yazmayacağım dedim.

(bkz: nelyubov)
www.imdb.com

ağlak dramdan öte can sıkıcı ve iç karartıcı.

sonradan aklıma geldi, daha popüler olan room var, o da yukarıdaki tanıma uyuyor.
www.imdb.com

Neither nor yaparsın bunu.
We celebrate neither a nor b nor c...

we don't celebrate a, b, c or d.

bunu neither'lı yaparsan komik olur.

@sir gawain +1

Ek olarak "we don't celebrate a, b, c, or even d" diyerek "d"ye vurgu yapabilirsiniz.

we don't celebrate a,b,c,d
we don't observe a,b,c,d

şu olabilir mi?

www.imdb.com

hepsi aynı. çalıştığın şube ile alakalı tamamen.

Bu üçü, kendi aralarında ehveni şer seçilemeyecek kadar kötü. Ben seçeneklerin dışına çıkarak UPS diyorum.

şubeden şubeye (oranın çalışanlarına göre) değişiyor. bulunduğum yerde bunlardan hiçbiri değil, en iyisi UPS mesela.

en güveniliri ups.

üçüne kaldıysam ptt ile yollarım en azından daha az parayla aynı çileyi çekerim. para ve şube varsa ups elbette.

şube ile alakalı +1. benim evin orada aras rezalet, diğer hepsi daha iyi. ama ofiste aras yurtiçi'ne de mng'ye de bin basar.

aç kaldın, öleceksin.

kurbağa
kertenkele
salyangoz

birini yemek zorundasın

gibi seçilmesi zor. bilemedim.

2 farklı şehirde en kötüsü mng'ydi.

1) filme bağlı. Film sıkıcı ise dağınık bir şekilde izlerim.
2)yo genelde bi gözüm telefonda
3)hayır maalesef
4)fark etmiyor.
5)netflix. Çünkü ev rahatlığı <3

1) Öylesine açmadıysam, yüksek konsantrasyon.
2) evde izliyorsam arada bakarım tel'e, hevesle izleyeceğim bir şey ise telefon çalmadan aklım gitmez bakmaya. Sinema'da sessize alıp unuturum telefonu.
3) 2 sene sonra anlatacağım şey de olur ertesi güne başroldeki adam kimdi yaa durumu da olur. İzlenen şeye bağlı yine.
4) Benzer kafada biriyse birlikte izlemek, farklı türlerde izleyen ya da senin önemsediğin bir filmde arada bi çay koyıyım dur bi kahve yapıyım falan hareketleri epey soğutuyor. He durdur oynat elbette ama ne bileyim açtık işte adam akıllı izleyelim.
5) Uzun zamandır beklediğim film ise sinema, dev perde sinema ortamı vs. Öteki türlü ev.

1-sadece filme odaklanırım
2-evet
3-evet
4-hanımla izlemek daha keyifli. (herkesle izlenmiyor 1 ve 2 maddenin tam tersini yapanlarla hiç izlenmez)
5-Netflix ya da torrent (yalan yok) ev rahatlığı başka, dışarı çıkmak nerden baksan 100 lira biletler hariç

1) Sadece filme odaklanırım.
2) Kenara bırakırım, önemli bir şey olmadıkça ilgilenmem, ilgilenirken de filmi/diziyi durdururum.
3) Belki genel konusu aklımda kalmış olur kalan her şeyi unuturum.
4) Tek.
5) Netflix.

%100

Eğer aksi oluyorsa, izlemeyi bırakıyorum.

2- tel ile ilgilenmem hatta rahatsız etme moduna alırım
3- esaslı bir şekilde anlatamam ama özet geçerim
4- tek
5- Tabii ki Netflix ama sebebi keyfinden diil, sinemaya para vermemek için.


EK bilgi: Sinemada telefonuyla oynayanlardan nefret ediyorum. Kafalarına taş atasım geliyor.

1) %100
2) Kenara bırakırım. Genelde sessizdedir zaten.
3) 3 ay sonra hatırlarım ama 3 yıl sonra hatırlayamam.
4) Birileriyle izlemek daha keyifli. Tek başıma dikkatimi veremiyorum nedense.
5) Sinemada seyir zevki çok daha güzel ama tembel olduğum için Netflix.

1- izlediğim şeye göre değişiyor. çok bağlayıcı değilse gözüm telefonda olabiliyor,
2- hayır, arada bakarım. biriyle izliyorsam pek bakmam
3- biraz düşünerek anlatırım, sanırım bir yandan telefonda ekranı güncellememle alakalı olabilir
4- birileriyle izlemeyi daha çok severim özellikle komediyse
5- evde izlemeyi tercih ederim.

1. %100
2. telefona bildirim gelse bile bakmam. yanımda biri telefonu kurcalarsa filmi durdurur, kavga çıkarırım (çıkarmışlığım var). neyseki öyle insanlar çok yok etrafımda.
3. isimleri hatırlamam ama konuyu, filmin ne yapmaya çalışıp bunun ne kadarını yaptığını, iyi/kötü yanlarını, hikayenin geçtiği setting'i, genel hatlarıyla olay örgüsünü anlatabilirim.
4. çoğu zaman kendim. bazen yanımda bir ya da iki kişiyle.
5. netflix'im yok. beklediğim filmleri (ki yılda anca 2-3 filme hype olurum) sinemada izlerim, gerisi torrent.

not: cevapları filme göre yazdım. dizi nadiren izlerim.

1- tamamen kitlenmiyorum, bir derece gozum disarida oluyor. Sinemada izlerken buyuk oranda filme odaklaniyorum, evde o kadar degil. Her ikisinde de %100 degil.
2-mesaj geldiginde elime aldigim oluyor.
3- cok ayrintili hatirlamam genelde.
4- sinemaya gideceks biriyle.
5- direkt sinema tercih ederim. Evde film izleme aliskabligim yok pek zaten.

Dizi başka bir hikaye ama film izlerken asla başka bir şeyle ilgilenmem.

Ekilendiysem olabilir.

Yalnız izliyorum.

Roma filmi hem netflix'te hem de sinemalarda gösterime girdi sinemada izledim çünkü hakediyordu...

1 filme göre değişken yüzde 75
2 bir gözüm telde.
3 anlatırım.
4 birileriyle.
5 netflix

1) dikkatim çok kolay kopuyor ama takıntılı bir manyak olduğum için dikkatimin koptuğundan şüphelenirsem hemen geri sarıp sahneyi tekrar izliyorum. Arada tamamen kopup, filmi durdurup internette dolaştiğim falan da oluyor. Bu yüzden 2 saatlik bir filmi izlemem 3 saati aşiyor genelde.
2) Telefon yanimda oluyor ama işte telefona baktiğim zamanlarda filmi durduruyorum ki baya sık oluyor bu
3) Çok rahat anlatirim. Bu tarz şeylerde hafızam fil gibidir.
4) Tek başıma. Başkalarıyla izlerken durdurma, geri sarma yapamadığım için filmden kopuyorum.
5) Bi şey evde yapılabiliyosa evde yaparım. Neflix o yüzden

Tümüyle dikkatimi filme veririm, telefonu kenara bırakırım, ilgilenmem.
Bende şöyle bir sıkıntı var, izlediğim filmin genelini değil sonunu unuturum, yani hatırlamak için zorlamam lâzım, sebebini çözemedim. Genelde izlediğim filmleri yazıp not alırım.
Evde izliyorsam yalnız izlemeyi daha severim.
Netflix hesabım yok.

şöyle bir şey uydurdum
teknolojik cihazlarla zaman geçirme kuralları
edit: bizde de ekran karşısında diye bir terim var ama daha çok tv'yi çağrıştırıyor.

"ekran süresi" ios'la birlikte dilimize girdi, artık yaygın olarak kullanılıyor. "ekran süresi rehberi", "ekran süresi kılavuzu" gibi karşılıklar kullanılabilir.

bu zaten daha önce çevrilmiş bir söz.

evrimagaci.org

En kötü faize koy zaten. Boş durmasın. Sepet mantığı yapabilirsin. Altın alınabilir bence ama risk olmasın diyorsan her türlü faiz.

Mümküb olduğunca en uzun vadede faiz.

Riske girmemek en büyük risktir.

15 binle döviz alıp, vadeli dövize koyun ve o paraya dokunmayın.3-4 ay sonra işsiz kalacağım dediğiniz için geri kalan 5000 TL yi aylık faize koyun.

Hepsiyle döviz alın.

dolar al, yat pusuya.

1 aydan kısa sürede ihtiyacınız olacak parayı birikim hesabında tutun, kalanını da yine tahmini ihtiyaca göre vadeli hesaplarda tutun. altının dövizin ne olacağı hiç belli değil, 3 kuruş kâr edeyim derken zarar da edebilirsiniz

ben olsam altin alirdim enparadan hem alis satis makasi cok az , dolarin artacagini, altinin da dolara karsi deger kazanacagini dusunuyorum.

Carl Sagan Atalarımın Gölgesinde güzeldir, anlaşılırdır.
Homo Sapiens aynı şekilde.

s. hawking - zamanın kısa tarihi

hiç yoktan bir evren
www.idefix.com

büyük patlamanın ışığı
www.dr.com.tr

İş bankası yayınları “.... en güzel tarihi” serisi, çoğunu okudum ve ufkum açıldı. Tavsiye ederim.
www.google.com.tr

şarjlı tornavida, falçata, elektrik bandı, lokma takımı, tornavidalar

Anahtar seti, çekiç, kargaburun, 2-3 boy çivi, şerit metre

Şarjlı tornavida bence gereksiz ama illa alacaksanız lityum iyon pilli olsun. Gereksiz gelmesinin sebebi, evde kırk yılda bir kullanılıyor ve kullanayım dediğinizde şarj sorunu yaşıyorsunuz.
Ben gerçekten ufak hafif bir matkabi vidalama için kullanıyorum, çok rahat geliyor.
Pense, kargaburun,çekiç, kurbagacik. Kontrol kalemi. Çok uçlu olan tornavidalardan. Elektrik bantı. Japon yapıştırıcısı, çift komponentli yapıştırıcı.
Bu arada japon yapıştırıcısı ve karbonat diye YouTube da aratin, nasıl kullanıldığını öğrenin.

metre, çekiç, pense, anahtar takımı, yıldız-düz tornavida, alyan anahtarı, ingiliz anahtarı, maket bıçağı, elektrik bandı, vida-dübel seti

(bkz: Duct tape)
Bu demirbaş.

acılıs 9

randevuyla gitmen lazım. randevusuz gidersen cok beklersin

Bu aile hekiminden aile hekimine degisiyor. Bizimkinde randevu yok ve sabahlari gittigimde en fazla 10-15 dakika bekliyorum. O yuzden yaniltici olabilir buradan aldiginiz cevap

@koela

randevu almaya çalıştığımda doktorumun uygun olduğu tarih görünmüyor. tüm tarihlerin üzeri çizili.

@sir gawain yogun demek ki ya da gün içinde fazla hastaya bakmak istemiyordur. süreler kısıtlıdır.

@koela

1 ay sonrasının bile üzeri çizili. muhtemelen başka bir sebepten dolayı ama konuya yabancı olduğum için ben de anlamadım. neyse. randevusuz gidicem bakalım.

Bizimkinin de üzeri çizili hep sistemde ve sağlık ocağına gidince randevusuz alıyor. Sanırım kendi kapatmış randevularını.

Acıbadem kurabiyesi ?

2kg kuru pasta çayın kahvenin yanında iyi gider.

kurabiye. hem diğer tatlılardan ucuz olur.

1 kg kurabiye götür.

al bi kilo baklava git. her zaman iş görür.

Memleketinin meshur olan biseyi varsa götür. Degisik olur

Ne alırsan al, kalitesiz birşey alma. Baklavadan anlamıyorsan baklava alma, acıbademin tazesi nasıl olur bilmiyorsan onu da alma, sulu sulu 1 kg amasya elması 10 kg güllüoğlu baklavasını döver.

1 kutu duzgun cikolata

1. koçtaş
2. beceremeyebilirsin veya becerirsin de bir boyacının sarf ettiği efor x 10 efor sarf etme ihtimalin var. hayatında hiç boya vurmadıysan bir duvara işin zor en azından bilen birinden bi göstermesini rica et olmadı video izle önce.
3. koçtaş'taki görevli bilir
4. bkz: 3
5. hiç anlamam

edit: bir şeyi unuttum, içinde yaşadığın evi mi boyayacaksın? öyleyse oh boi... kolay gelsin.

1. yapı marketler
2. duvar rengin koyuysa ve daha açık renge boyayacaksan ya da su bazlı boya değilse zor ama bunlar dışında halledersin. tavanı boyayacaksan o da zorlar.
3. boya almaya gitmeden önce kaç metrekareyi boyayacağını hesapla, sana söylerler.
4. rulo, kestirme fırçası, yapışkan bant, muşamba, süzme ızgarası, spatula. aldığın yere sorarsan onlar da söyler.
5. fikrim yok.

Koçtaş konusunda yukarıdaki arkadaşla hemfikiriz. Koçtaş'ta üzerinde 'bana sorabilirsiniz' veya 'size yardımcı olmak için buradayım' yazan ve genelde birbirleriyle muhabbetle vakit geçiren, turuncu önlüklü arkadaşlar nasıl yapacağınız ve hangi malzemelerin gerekeceği konusunda size yardımcı olacaklardır. Aşağı yukarı şurada gördüğünüz malzemeler gerekecek:
www.google.com.tr
İlk kez böyle bir işe kalkışıyorsanız, masrafınız iyi bir usta tuttuğunuz zamankinden daha fazla olacak ve daha kötü bir sonuç ortaya çıkacaktır. Malzeme almaya giderken tavan ve duvar metrekare hesabını yapıp gidin . Alacağınız malzeme pek elle taşımaya müsait olmadığı için aracınız olsun. Su ile boyayı çok iyi karıştırmanız ve sürekli homojen halde tutmanız gerekir. Boyacılar karıştırma işlemini matkap ucuna taktıkları bir aparatla yani bir nevi mikserle yaparlar ama sizin böyle bir şansınız olmayacak. Malzeme alırken yere sermek için naylon almayı unutmayın. Çünkü bol bol dökecek, damlatacaksınız. Çok yorulacaksınız ama 'Ben yaptım' hazzını yaşamak için değer. Duvar kağıdını da kendiniz kaplamayı düşünüyorsanız, tavsiyem, o işe hiç girmeyin.

bende aynı senin gibiydim.

yapı marketten gereken ürünleri topladım. orada satılıyor hepsi.
boyayacağım boyadan ve bir adet te tavan boyası için bir adet aldım.

tüm eşyaları odanın ortasına topladım. üzerlerine muşamba örttüm.

ne kadar köşe kenar varsa güzelce bant çektim.

bi arkadaşımı çağırdım. sabahtan belki akşam 18'e kadar sürmüştür.

iki amatör bir odayı boyadık. kesme fırçası işini tam beceremedik kaçaklar oldu.

bence bir arkadaşın varsa yoldaş olabilir.

arkadaşlar diğer maddeler hakkında fikir vermişler. ben de 5. madde ile ilgili tavsiyemi yazayım.

5. duvar kağıdı desenleri birbirini takip edecekse yapıştırırken bunu dikkate almalısınız. düz bir kağıtsa işiniz daha kolay olur.
marka için bir tavsiyem yok ama miktar olarak uygulayacağın alanın metrekaresi = alman gereken duvar kağıdı metrekaresi (bence +2/+3 metrekare fazla alın)
duvar kağıdı aldığınız yerden yapıştırıcısını da alın. ayrıca yapıştırıcıyı sürmek için bir de fırça ihtiyacınız olacak. boya fırçası gibi değil de daha çok araba yıkama fırçalarına benziyor.
uygulama tekniği olarak da duvar kağıdının içine yapıştırıcıyı fırça ile sürün ve sürdüğünüz katları birbirine gelecek şekilde katlayıp bir 5 dk kadar kağıdın yumuşaması için bekleyin. yapıştırıcıyı sürüp direkt duvara yapıştırırsanız kağıt kalıp gibi kalkacaktır.

Yapı marketler çok pahalı,bilgisayarlı boya karıştırıcısı olan mahalle nalburu candır,herşeyi ordan al bence.15lt fawori işini görür,rengi ordaki katologdan seç ki,ilave boya alman gerekirse rengi tutturman kolay olsun.Duvarlarda delik,çatlak varsa alçı-spatula alıp boya öncesi kapatman da gerekecek.Mümkün mertebe gün ışığında boya,ışık altında boyada dalgalanmalar gözükmeyebiliyor.Zaman kısıtlıysa oda oda gitmekte fayda var,malum eşya aktarmak gerekebilir odadan odaya.Maskeleme biraz sabır işi ama iş bitince kıymetini anlıyosun.Biz eşimle geçen yıl 2+1 90 metrekare evi 2 haftasonunda boyadık, ancak evin duvarları haraptı,3 kat sürdük bazı odaları ve acemilik te var tabi.Yapılmayacak bi iş değil,tamamen zaman ayırmakla alakalı.Youtubeda da baya ipucu içeren kaynak video bulabilirsin.

Beceremezsin

çok zor bence. boyacılar insan ama adamlar senelerdir bu işi yapıyor, kolları kasları alışmış. tecrübe lazım, o kol hareketleri her yiğidin harcı değil.

bu mantıkla doktor mühendis de insan, ha diyince aynı işi yapamıyoruz ama :-) tanıdığım iyi boyacıların hepsi en aşağı 15 yıllık tecrübe sahibi.

iyi bence.

Haşlanmış yumurta, zeytin sevmiyorum. Badem ile fındığı da kahvaltıda yemeyi pek tercih etmem. Kahvedense çay diyorum bu yüzden idealim değil.
Yağda yumurta ya da omlet, biraz peynir, biraz domates salatalık, biraz patates kızartması, biraz menemen, iki çeşit reçel, pankek ve çay. İdealim bu :)

Bu kahvaltı hafif ve sade bir kahvaltı. Sağlıklı hatta.

Benim için şunlardan biri veya birkaçı olursa idealdir;

-Mantarlı omlet veya sucuklu yumurta(3. Tercihim haşlanmış)
-Portakal suyu
-Humus (bakla ezmesi yanına)
-Kızarmış peynir
-Biberli veya katıklı(ıspanaklı) ekmek
-Krep (peynir ve bal yanında)
-Tost
-Yeşil zeytin (halhalı diyoruz)

Neden Türkler göbeklidir sorusunun cevabı bu kahvaltı.

Kahvaltı dediğin şey basit bir sandviç, bazen tek bir muz veya elmadır. Hadi olsun olsun yulaf ezmesidir.

Biz(kendim dahil) alışık değiliz böyle batılı usulü kahvaltıya, öğlen olmadan kan şekerimiz düşer yığılır kalırız.

İşte o yüzden diyetlerimiz sürdürülebilir değil, sürekli kilo alıyor insanlar. Sonra spor diyet vs veriyor, tabi bu sürdürülebilir değil, bir daha kilo alıyor. Böyle gidiyor.

O kahvaltının bir diğer dezavantajı da adamı bayması. O kahvaltıyı ettikten sonra zaten sindirene kadar mecalin kalmıyor. O yüzden millet olarak tembeliz.

Almanları, İskandinavları falan örnek alın kahvaltıda. Az yiyin, lifli yiyin, öğle yemeğine veya kahve molasına saklayın iştahınızı.

bu kahvaltı türklerin göbeğini açıklıyor demek büyük talihsizlik bence.

steve rogers'ın biraz dediği şeyler birer kilo değilse bu kahvaltı bence ideal değilse bile ona yakın bir kahvaltı. içinde protein var, zeytin (lif, e vitamini, zeytin mucize ya) var, sağlıklı yağlar var, günün geri kalanında lazım olacak kaloriye sahip kuru yemişler var, şeker yok. kolay kolay açlık hissi de yaşamaz bu kahvaltıyı yapan kişi. ekmek bir dilimi geçmiyorsa kalabilir.

alman kahvaltısı bildiğim kadarıyla hamur işi-bratwurst ağırlıklı, kulağa pek ideal gelmiyor. iskandinav kahvaltısı diye bir şeyi hiç duymadm. bu ikisini çok bildiğimi söyleyemem ama kahvaltı için illa aç gezmek zorunda olduğumuzu düşünmüyorum.

benim kahvaltım da buna baya benziyor:
3 ya da 4 yumurtalı, hindi fümeli-kaşarlı omlet
iki çeşit peynir
salatalık-domates
yeşil veya siyah zeytin
süt
arada kaçamak yapmak istiyorsam muz da ekliyorum.
ekmeğin hiçbir türü kesinlikle yok.


yalnız haftada 5-6 gün ağırlık+boks idmanım oluyor, ona lazım bu kadar yemek. göbek yaparsın diyen olursa darılırım :)

Yumurta (herhangi bir şekilde pişirilmiş olabilir), bol peynir, zeytin, yazın domates-salatalık, kışın kurutulmuş domates veya muhammara gibi domates yerine yenecek şeyler, reçel. Tabi yanına sınırsız çay.

Bence ideal kahvalti 1 litre suyun uzerine cifte espressodur.

Ben öyle serpme kahvaltı tadında yemeyeceğim şeylerin olduğu sofrayı sevmiyorum pek. Peynirden bir çatal alsam yetiyor çünkü bana.

Menemen, sucuklu yumurta, patates kızartması, tost vs bunlardan bir tanesi olmadan doymam hayatta. Peynirli, zeytinli, reçelli sofra güzel ama bu bahsettiklerimden birinin yanında hepsinden birer çatal alsam yeterli oluyorlar.

ben hafatiçleri kahvaltı yapmıyorum. çok daha zinde ve hafif hissediyorum.

sadece akşam da pek yiyemezsem, o akşamın ertesi sabahında haşlanmış yumurta, biraz ekmeksiz menemen ya da domates, peynir, zeytin yiyorum. Öğlene kadar midem rahatsız oluyor hafif yememe rağmen.

haftaiçleri bir yumurta, iki çeri domates, bir küçük salatalık, kibrit kutusu kadar peynir, bir dilim esmer ekmek, varsa biraz kuruyemiş, yeşil çay. seninkine yakın bir kahvaltı yapıyorum. ideal bence. haftasonları bazen tüm bu malzemelerle tek bir omlet yapıp onu yiyorum.

yukarıda bir arkadaş bu kahvaltıyı kötüleyip avrupalıları yüceltmiş ki kesinlikle katılmıyorum. yıllardır kilo almak bir yana, kilo veren biriyim. ayrıca avrupa'da hangi pansiyonda otelde vs kaldıysam hepsi sabahları yağlı kruvasana, marmelata, sosise falan abanıyorlardı. yanına da zehir gibi kahve içip sabah sabah vücutlarına kafein depoluyorlar. bok gibi kahvaltı yapıyorlar özetle.

tere roka maydonoz olursa daha güzel olur.

su yerne cay olsaydi, biraz limonlu yagli maydonoz veya roka olsaydi, zeytin yesilse, biber aci degilse, ekmek de kizarmissa ve tum bunlari bir baskasi benim icin hazirlamissa mukemmel bir kahvalti benim icin.

ekmek peynir ve cay.

ideal kahvalti budur.

yediğimin toplamı bir avucu geçmez. 1 yumurta, peynir, füme, bir parça ekmek

Otelde tatile gelene verilen kahvaltıya falan ne bakıyorsunuz abi siz? Çalışan insanların iş günü yaptığı kahvaltıya bakın.

45-50 tane insanla beraber çalışıyoruz şurda, hepsi ne yiyor gözümüzün önünde. İşbaşı saati 6:45, öncesinde kahvaltı yapma şansı olduğunu sanmıyorum. Zaten 9:00'da kahvaltı molamız var. Yenen en ağır yiyecek haşlanmış yumurta ve çavdar ekmeği. Veya ham denen domuz eti dilimiyle düz bizdeki UNO ekmek dilimi. Bu yani ötesi yok kahvaltının. Hele kadınları görseniz ağlarsınız bir elmayla geçiştiren, muz yiyip devam eden gırla.

Türkler kadar ağır kahvaltı eden millet yok iddiamda ısrarcıyım. Turistik ortamla günlük ortam farklı. Tatilde herkes kilo alır.

Ne zaman doyarsam o zaman ideal kahvalti diyorum ben. Beni tam doyuran kahvalyi ideal kahvaltidir.

Did you miss me dersen gecmiste olup bitmistir. Boyle bir senaryo da mumkun. Dun olmustur uzak kalma ve ozleme mesela.

www.quora.com

olur olur.

i am wanting de var mesela ingilizce'de.

Hangi sekilde soylersen soyle, hic sikinti olmaz, her turlu anlasilir, You miss me? bile desen yeter. americada americalilar nasil konusuyor bir gorseniz, bu kadar kasmazsiniz

"o gün beni özledin mi?" gibi bir cümlede gayet olabilir, neden olmasın ki?

informal kullanim. gundelik tabirlerde daha da yaygin bu tip. turkce mantigiyla dusunmekle alakasi yok cunku have you missed me dogru. her seye de ukala bilmis atlamasak.

siyah çayda 40 mg yeşilde 20 mg kahvede de 20 mg demişler

googledan baktım

belki yeşil çayın metabolizmaya karışıp kafeini emiklemesi kahveye göre daha hızlıdır.

çünkü google demiş ki kahveden kafein hissedilirken, çay ve yeşil çaydan kafein etkileri pek gözlenmez.

kafein miktarı büyükten küçüğe kahve > siyah çay > yeşil çay diye biliyorum. son yıllarda siyah çayla kahveyi azaltıp yeşil çaya yüklendim ben de, herhangi bir yan etki yapmıyor.

Etkiler kisiden kisiye degisiyor. Cok faydali oldugunu duydugumda kullanmaya baslamistim ama bana kesinlikle yaramiyor. Bagirsak sistemimi alt ust ediyor. Vucudunuzu taniyorsaniz dokundugunu hissetiyseniz fazla tuketmeyin bence.

Müslümanım. Bu şeyhler neden dünyanın her tarafındaki zulümlere, Türkiye'deki cinayetlere, tecavüzlere ve hatta söylendiği gibi depremlere engel olmuyor o süper güçleri sayesinde? Bu adamlar böyle olağanüstü güçlere sahipse neden bunu Allah yolunda değil de bir nevi artistlik yapmak için kullanıyor? Fetullah Gülen için de zamanında herkes böyle "mübarek insan, dokunduğu iyileşiyor" falan diyordu. İşte tam da bu ve bu gibi sebeplerden dolayı Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler ve meczuplar memleketi olamaz.

inanmıyorum. bu anlattıklarına inanan david copperfieldin uçtuguna da inanır

Ben de tesadüfen yanımda olan birinin kafasına dokunup gelecek kaygısı taşıdığını, saçlarında seyrelme olduğunu ve bunu önemsediğini, düzenli hayat yaşamak istediğini ama kendini bunun için yeterince zorlamadığını, erken boşalma probleminin olduğunu vs söylesem %98 tuttururum.

Ben 1 yil nizamiyede nobet tuttum, 10 metre yanima yaklasanin meslegini,memleketini, medeni durumunu,egitimini tahmin eder hale gelmistim.

Inanmiyorum ayrica bir arkadasi icin "seyhe" giden biri manipule edilmeye musaittir.

yazık, ne hayatlar var.

Orası nasıl bir yer ki, elini sallasan şeyhe çarpıyor :)
Bazı esnaflar vardır, adam insan sarrafı olmuştur. Bu şeyhler de kurt esnaf. Sattıkları da din.

İnanıyorum. Bu şeyhler iblisi bile dize getiriyorlar çocukların sorunları ne ki bunun yanında!

www.youtube.com

Kaynim falciya gitti kadin her seyini bilmis abi inaniyom ben.

@herhal şu an bulunduğum yer şeyhlerin baya çok olduğu Bi yer. Elini çarpan denk geliyor yani.

Şeyhin bildiği şeyler sizlerin bahsettiği falcıların bildiği şeylerden değil. Özel konuları bilmiş baya.

açıkçası hepsinin soytarı olduğunu düşünüyorum

bonus: www.youtube.com

şeyhi bilmem ama bunu kahve falına bakmak gibi algıla.

adam hakkındaki şeyleri bilebilir ama bu onun şeyh olduğunu göstermez.

eksisozluk.com

Biyometrik fotoğraf ehliyet, kimlik, pasaport, vize vb. evraklar için çekilir ve bu fotoğraf, resmiyeti yüksek alanlarda kullanılır. Pasaport memuru kontrol yaparken "fotoğrafta gülmüşsün şimdi de gül bakayım benzeyecek mi" demeyeceği için ve sen bu kontroller sırasında en nemrut(doğal) suratını takınacağın için bu fotoğraflar mimiksiz çekilir. Üniversite bu fotoğrafı seve seve kabul eder.

biyometerik fotoğraf her yerde geçer. biyometrik çektirmeniz yeterli.

nötr poz istenmesinin bir sebebi de bazı havalimanlarında yüz tanıma sistemli check-in yapılması. ileride muhtemelelen tüm havalimanlarında uygulanacak.

inside llewyn davis'i çok severim. İzlemediyseniz tavsiye ederim.
Müzisyen dave Van ronk'in hayatından esinlenen bir film.

izledim, beğendim.
evet, orda da güzel şarkılar vardı.
once'i da izledim bu arada.

control - ian curtis
i'm not there - bob dylan
nico 1988 - nico

www.imdb.com Grace of my Heart
Bu da çok güzel filmdi, zamanında cnbc-e vermişti :(

searching for sugar man

şahane bir belgesel filmdir.

get on up

The Doors movie

love & mercy (beach boys grubunun solistinin biyografisi) en iyi müzik biyografisi olabilir bence.

Beyond the sea

biyografi değil ama hem müzik hem de yol filmi olan almost famous var.

the doors kesinlikle değil. hem warhol çevresini(evet nico dahil) öcü gibi göstermiş, hem jim morrison'ı çok tek yönlü göstermiş, şöyle keşti, böyle partilerdi falan diye. alakası yok.
control de iyi film değildi bence. ian curtis'in daha ciddi sorunları vardı, eşini aldattı diye depresyona girip intihar etmedi yani. epilepsisinden bile 1 kez bahsedilmişti yanlış hatırlamıyorsam.
müzisyen biyografisi olarak ilk sid and nancy ve walk the line geldi aklıma. walk the line'ı yazmışsınız zaten.
içlerinde beni en çok etkileyen, kişisel favorim diyebileceğim 20.000 days on earth var. nick cave'in kendi yazdığı, kendi oynadığı biyografisi. kendisini yalnızca sahnedeyken hayatta hisseden birinden de daha azını beklemezdim zaten. one more time with feeling'den daha kişiseldi, daha çok beğenmiştim.

müzisyen biyografisi olmayan da 2 tane önerim olacak. biri once, sıcacık bir sonbahar filmi. mutlu bitiyor ama beklediğiniz gibi bitmiyor. diğeri almost famous, 70'lerde müzik gazeteciliği yapan bir çocuğu ve tanıştığı groupie'yi anlatıyor. hem dönem filmi olarak hem dram olarak beklentiyi karşılayan, yer yer de güldüren bir film.

her markadan ayakkabim var ama skechers bebegim oldu. cok rahat cook.
www.skechers.com.tr

Hocam iyi yarı olanların ayağında parçalanıyormuş Skechers

Tam olarak ne iş yapıyosun, iç mekanda mı dış mekanda mı çalışıyosun? İşin içinde yürüyüş var mı? Biraz daha bilgi verebilir misin

Hepsi var hocam, içeri dışarı koridor yağmur çamur.

yok yav? bazi insanlar hirpalamaya musait sismanliklarina veriyorlardir. benim asil tendonum zedelendi abartmiyorum 1 ay her turlu ayakkabi denedim rahat bulmak icin. en son nike'daki cocuk ben gundelik hayatimda skechers giyiyorum zorunlu olmasa burda da giyerim pisman olursaniz ben burdayim dedi ahajjshs. super bisimis herkese onerip duruyorum.

Hem rahat hem teknolojik olarak üstün hem de dayanıklı ayakkabı istiyosan basketbol ayakkabısı tavsiye ederim. Dışı kumaş olmayan, deri bulursan çok iyi olur. Biraz bakıp örnek de atabilirim

nike air'lar genelde rahat ve dayanıklı oluyor. bir de ayakkabıyı mağazada dene ama oradan alma. internetten araştır, indirimleri kovala, en az 100-150 tl daha ucuza bulursun.

al abi 200 liraya koşu ayakkabısı

www.boyner.com.tr

www.sneaksup.com.tr

www.korayspor.com

www.korayspor.com

Bunların çok detayına bakmadım ama yağmurda giyeceksen deri, suni deri vb materyaller olsun.

65 liraya aldım zamanında Kalenji. Üstüne Ecco, Reebok, New Balance, Adidas falan eskittim, kesinlikle çok iyi ayakkabı. Tipsiz mi evet ama işini yapıyor. Bence bir dene Decathlon'da.

about time

The big sick

(500) days of summer.

Notting hill

"o kadin" hayatimda izledigim en kotu "sey"lerden biri.. film demeye bile dilim varmiyor.

sadece parçalamalı olanları keyifli bence.

www.youtube.com

şunun gibim.
kütür kütür.

gerçekte de yapıyorum bu tarz bişi elime geçince. dinlemesi değil yapması da keyifli.

close up mouth sounds
blowing sounds (arada karıştarıacak ama sadece üfleme değil)

50 trigger tek videoda tarzı olanlar da var misal. hızlı hızlı geçiyorlar. oradan hoşlanacağın olursa yakalabilirsin

Yeme içmeyi severim, fısıltıyı severim. Erkek asmr videoları çekenleri dinleyemiyorum kadınsa dinlerim yoksa dinlemem. Yemek yerken çok konuşmıcak falan iyi oluyor bunlar.

hicbiri, acayip sinir bozucu geliyo, izleyen ve dinleyenleri anlamiyorum

hayatımda duyduğum en saçma ve creepy şeylerden biri bu videolar. izlemiyorum, izleyene saygı da duymuyorum.

doğa sesleri dışındakiler zorlama geliyor bana. onlar da asmr sayılmaz.

birinin ağız şapırtısını 10 saniye dinlesem sinirim bozulur, millet o sesle uyuyor. insan gerçekten garip bir canlı.

başkası istediğini yaptırır ve fakat ben kendi adıma gereksiz görürüm. estetik de durmuyor ayrıca.

Senin düşündüğün nasıl bilmiyom ama birinde görmüştüm şöyle parmaklarda arap alfabesindeki rakamlar vardı. baş parmak 1, işaret parmağı 2 gibi. arap rakamlarıyla ama. estetik duruyordu.

aslında karar vermedim ama parmaklarımdan ikisinde kaza sonucu oluşan iz var. birazda onların görüntüsünü kapatmak için düşünüyorum. basit, minimal tipte bişeyler olur.

yara izi kapatacaksan yaptır

ben parmakta dovme istedigimde 2 ayri dovmeci bana kolayca soldugunu ve ya siklikla rotus yaptirmam gerektigini ya da daha farkli bir yere dovmem yaptirmam gerektigini soyledi. düşündüğüm kadar estetik olmazmis. (10 yil uzeri farkli uerlerde 3 dovmem var. )

nötrüm.

Latin drug cartel üyesiysen yaptır.

Cok guzel gorunuyor ama is gorusmesinde sikinti cikar. Yoksa cok istiyorum.

Kartel uyesi olur anca. Cok kotu

is hayatinda sikinti cikartabilir, ele ve yuze yaptirmamak lazim.

Apaçi stayla

fuck you filan yazdırmadığı sürece sorun yok bence.

kartal'da apartman çöktü.
ayşen gruda ve yalçın menteş öldü.
siyaset bildiğin gibi.
dolar euro altın stabil.

Içerde durumlar nasıl onu söyle sen

@opitseri gruba yazdigim seyleri gonderim, daha kendime gelemedim.

"Soyle iki olay anlatim,

1- binayi boyayan iki kisi vardi. Gittim yanlarina napiyosunuz falan dedim, bedellilermis benim gibi. Biri doktor, biri ee muhendisi. Dedim nasil oldu da boyaya bulastiniz, "yurumekten iyidir" dediler.

2- bizim bolukten(300 kisi) bi time (25 kisi) komur tasima gorevi verdiler. Bir gun boyunca komur tasidilar, mesafe kuzey kampus kapisindan yemekhane kadar. Gecmis olsun dedim, "her gun komur tasimaya raziyiz, yurumekten iyidir" dediler"
(bilmeyenler icin ekliyim, 200 metre falan mesafe)

"Ben yaziciydim, yurumedim hic ama o kadar mantiksiz olay var ki. Neden diye sorgulamadan edemedim, gidip de memnun ayrilan hic kimse yok. Bir sey de katmadi. Hayattan calinan 18-19 gun iste"

"Eger boyle olacagini bilseydim bir iki sene daha erteletip baska sekilde halletmeye calisirdim"

"Tabi benim yaptigim yer komando okuluydu normalde, o yuzden de boyle cikarimlar yapmis olabilirim. Orasi bir daha bedelli almayacak"

"Giderken kesinlikle yaniniza ilac alin, nurofendir, antibiyotiktir. Orda bedelli yapan doktor olur zaten, ona sorup antibiyotigi kullanirsiniz"

Vay be anilara bak reisss. Biz sizin kadar olamadik 12 ay yaptik :)

Hic gelisme olmadi ya.
Gundem cok bos gercekten. Patlican 18tl oldu

20 gunde ne olacak ayni iste.

Ben de uygun adim sol-saa sol-saa diye robot gibi yurumemek icin nerde bir amelelik isi var gonullu olurdum askerde. Cakil tasi, komur ve toprak tasidim, kurekle cukur kazdim.

2. Kıdem tazminatı için bir yılı doldurmak yeterli değil mi yahu?

1-evet
2- bilmim

Kidem icin 15 yil ve 1999'dan once girme sarti var.
Bir de erkeksen askerlik, bayansan evlilikle alabiliyorsun.

Baska istisnasi yok sanirim.

1 - Evet kulaklik takabilirsin.
2- Kidem tazminati icin sigortaya giris tarihin de onemli, tek basina prim yeterli degil.

@eloria arkadas kendi istifa edip kidem tazminati alabilmekten bahsediyor.

Giriş 2008. 99 san önce değilse noluyor ölene kadar istifa edemiyozmu

erkeksen istersen 20 yıl çalış, istifadan tazminat alamazsın.

haklı sebeple istifa etmenin yoluna bak. yoksa zor

1) amfiye kulaklığı takıp kullanabilirsin ama sağlam bi kulaklık alman lazım.

2) :/

deniz yok ama call me by your name

mamma mia 1-2

Letters to Juliet

Den skildade frisor.

Harika bir filmdir

before midnight'ta muhteşem akdeniz (ege) manzaraları vardır ama izlemediyseniz önce before sunrise ve before sunset'i izlemeniz gerek

Mediterraneo (1991)

İo non ho paura
Corellinin mandolini

komikten kastımız komik görünmesi mi yoksa komedi olması mı?
komedi anlamadım ben çünkü örnek filmlere komedi diyemeyiz, o yüzden anladığım kadarıyla yazayım, yanlışsam düzeltirim.
www.imdb.com
www.imdb.com
www.imdb.com

edit: doğruymuşum, öneriler geçerli.

komikten kastım aslen komedi olmayan ama imkansızlıklar ve kötü yönetmenlik/oyunculuk yüzünden komik gelen, arkadaşlarla gülüp eğlenilebilecek, kişiye sürekli "ne izliyorum lan ben" dedirtecek filmler.

The Human Centipede

human centipede 1-2-3 izledim. bana eski film lazım. 80'ler ve öncesi.

Godfrey Ho filmleri var 80ler.

sc-images.sfo2.cdn.digitaloceanspaces.com

buna da bir bak :)